Hile ve fitneye dayanan şeytânî yönüyle dünyada meşhur olmuş
“İngiliz siyaseti”, her türlü sömürgecilikle insanlığın ve bilhassa
Müslümanların başına belâ olmuştur.
İngiliz siyasetinin hassa-i mümeyyizesi (ayırıcı özelliği),
fitnekârlık, ihtilâftan istifade, menfaat yolunda her alçaklığı irtikâp etmek,
yalancılık, tahripkârlık, hariçte menfîliktir.
Fenalık ve ahlâk-ı seyyie
siyasetine vasıta olduğu için, her yerde ahlâk-ı seyyieyi himaye ederek teşcî
eder” 1 diyen Üstad Bediüzzaman Hazretleri, bu şeytânî ve menfî siyasetin
hareket tarzını ve münafıkane taktiğini Hutuvât-ı Sitte adlı eserinin girişinde
şu şekilde belirtiyor: “Her bir zamanın insî bir şeytanı vardır. Şimdi beşerde
insan sûretinde şeytanın vekili olan ruh-i gaddar, fitnekârâne siyasetiyle
cihanın her tarafına kundak sokan elhannas (şeytan), altı hutuvatıyla
(aldatmalarıyla) âlem-i İslâmı ifsat için insanlarda ve insan cemaatlerindeki
habis menbaları ve tabiatlarındaki muzır madenleri, fiili propaganda ile
işlettiriyor, zayıf damarları buluyor. Kiminin hırs-ı intikamını, kiminin
hırs-ı cahını (makam, mevki hırsı), kiminin tamahını (kanaatsizliğini, aç
gözlülüğünü), kiminin humkunu (ahmaklığını), kiminin dinsizliğini hatta en
garibi, kiminin de taassubunu işletip siyasetine vasıta ediyor.” 2
Üstad Bediüzzaman Hazretleri, 1920 yılında İstanbul’u işgal
eden İngilizlere karşı “Hutuvat-ı Sitte” adlı eserini telif ederek “İngilizin
âlem-i İslâm ve Türkler aleyhindeki müstemlekecilik (sömürgecilik) siyasetini
ve entrikalarını, tarihî düşmanlığını etrafa neşrederek, Anadolu’daki Millî
Kurtuluş Hareketini desteklemiş, bu hususta en büyük âmillerden birisi”
olmuştur.3
“Neden bu kadar İngilizlerden nefret ediyorsun, musalahasını
(uzlaşmasını) da istemiyorsun?” suâline karşı verdiği cevap ise çok manidardır:
“Sebep bir değil bindir. Bana en ziyade şedit görünen, mânen ahlâkımıza vurduğu
darbedir. Çekirdek hâlinde olan secâyâ-i seyyieyi (kötü vasıfları) içimizde
inkişaf ettirdi. Hayatın yarası iltiyam bulur (iyileşir); izzet-i İslâmiye,
namus-u millînin yarası pek derindir. Edirne Camii’nde (Edirnekapı Camii), bir
İslâm hocasının lisânıyla, Venizelos gibi şeytan zalime dua ettirdi. Merkez-i
hilâfette (İstanbul’da) Müslümanlar lisanıyla hizbüşşeytan olan İ. G. Z., Yunan
askerlerini halaskâr (kurtarıcı), tathirci (temizleyici) ilân ve karşısındaki
güruh-i mücahidîni cani, zalim söylettirdi.” 4
Günümüz Deccalizmine fikir babalığı yapan, “Müslümanlara
âlemi darlaştıran, hayat damarını kesen, nameşru evlâdını onlara karıştıran,
dinsizliğe sevk ederek dini rüşvet isteyen, hayvancasına muvakkat bir sefilâne
hayatı bırakan ve insanca, İslâm’ca hayatı öldüren” 5