Bu vatanın en mühim hizmet hareketi olan Risale-i Nur Talebeleri,
-eski bazı alışkanlıklarını terkedemeyenler ve tercihli hareketi tasvib
zannedenler hariç- Kur’anın hakiki tefsiri olan Risale-i Nurdan aldıkları ders
ile milletimizin ekseriyetinin tercih ettiği dindar ve dine hürmetkar partiyi
desteklemektedirler.
Darbe dönemlerinin akabinde
gelen karmaşalar hariç bu hep böyle olmuştur. Bugün de aynı durum böyle devam
etmektedir. Üstadın neden böyle yapığını soran talebelerine verdiği cevap
bugüne ışık tutmaktadır. Bugün de CHP ve MHP ittifak ederek Üstadın endişesini
haklı çıkarmıştır.
Bediüzzaman Hazretleri
bir mektupta diyor ki:
«Üstadımızdan, niçin Demokrat
Partiyi muhafazaya çalıştığını sorduk.
Cevaben:“Eğer Demokrat Parti düşse, ya Halk Partisi veya Millet Partisi iktidara gelecek. Halbuki, Halk Partisi İttihatçıların bozuk kısmının cinayetleri ve hem Cumhuriyetin Birinci Reisinin Sevr Muahedesiyle ve çok siyasî desiselerin icbariyle on beş senede yaptığı icraatının kısm-ı âzamı tamamıyla eski Partiye yüklendiği için, bu asil Türk milleti ihtiyarıyla o Partiyi kat’iyen iktidara getirmeyecek.
Cevaben:“Eğer Demokrat Parti düşse, ya Halk Partisi veya Millet Partisi iktidara gelecek. Halbuki, Halk Partisi İttihatçıların bozuk kısmının cinayetleri ve hem Cumhuriyetin Birinci Reisinin Sevr Muahedesiyle ve çok siyasî desiselerin icbariyle on beş senede yaptığı icraatının kısm-ı âzamı tamamıyla eski Partiye yüklendiği için, bu asil Türk milleti ihtiyarıyla o Partiyi kat’iyen iktidara getirmeyecek.
Çünkü Halk Partisi iktidara gelecek olursa, Komünist kuvveti aynı partinin altında bu vatana hâkim olacaktır. Halbuki, bir Müslüman kat’iyen Komünist olamaz, Anarşist olur. Bir Müslüman hiçbir zaman Ecnebîlerle mukayese edilemez. İşte bunun için, hayat-ı içtimaiye ve vatanımıza dehşetli bir tehlike teşkil eden bu Partinin iktidara gelmemesi için, Demokrat Parti’yi, Kur’ân ve Vatan ve İslâmiyet namına muhafazaya çalışıyorum” dedi.» (Emirdağ Lâhikası-II, s.206)
Halk Partisi ise: Hakikaten acip ve zevkli bir rüşvet-i umumîyi kanunlar perdesinde
bazı memurlara verdikleri için, yirmi sekiz senelik bütün cinâyatıyla başkaların
cinâyâtı ve İttihatçıların ve Mason kısmının seyyiatları da o partiye yükletildiği
halde, Demokratlara bir cihette galip hükmündedirler. Çünkü ubudiyetin
noksaniyetiyle enaniyet kuvvet bulur, nemrutçuluklar çoğalır.
Bu benlik zamanında, memuriyet hakikatta bir hizmetkârlık olduğu
halde, bir hâkimiyet, bir ağalık, bir nemrutçulukla nefse gayet zevkli bir
hâkimiyet mertebesini bir kısım memurlara rüşvet olarak verdiği için, bütün o
acip cinayetlerle ve kendinden olmayan ceridelerin neşriyatıyla beraber bana
yapılan muamelelerinden hissettim ki, bir cihette mânen Demokratlara galip
geliyorlar.
Halbuki, İslâmiyetin bir kanun-u esasîsi olan, hadis-i şerifte سَيِّدُ الْقَوْمِ خَادِمُهُمْ yani, “Memuriyet, Emirlik ise, reislik değil, millete bir hizmetkârlıktır.
Demokratlık, hürriyet-i vicdan, İslâmiyetin bu Kanun-u Esasîsine dayanabilir. Çünkü kuvvet kanunda olmazsa şahsa geçer. İstibdad, mutlak keyfî olur.» (Emirdağ Lâhikası-II, s.164)
Üstad Bediüzzaman Hazretleri,
memleketimizde Milliyetçiliği veya Dindarlığı esas alan Siyasîlerin dikkat
etmeleri gereken hususları dört Siyasî Görüşü tahlil ettiği bir mektubunda
şöyle der:
«Milletçilere gelince:
Eğer bu partide sırf İslâmiyet esas olsa, Demokrat Partiye yardım ettiği gibi, muhalif ve muarız olmayarak, iktidara gelmesine çalışmaz.
Eğer bu parti, ırkçılık ve
Türkçülük fikri esas ise, birden hakikî Türk olmayan bu vatandaki ekseriyetin
ancak onda üçü Türktür, kalan kısmı da başka milletlerle karışmıştır. O zaman,
Hürriyetin başında olduğu gibi, bu asil ve mâsum Türk milleti aleyhine bir
milliyetçilik tarafgirliği meydana gelecek. O vakit hakikî Türkleri,
Ecnebîler boyunduruğu altına girmeye mecbur edecek. Veya Türkleşmiş sair unsurdan
olan ve bu vatanda mevcut ırkçılık ve unsurculuk damarıyla bir Ecnebîye
istinad ile masum Türk milletini tahakkümleri altına alacaklar. Bu durum ise,
dehşetli, tehlikeli olduğundan, Kur’ân ve Vatan ve Millet hesabına, dindar ve
dine hürmetkâr Demokrat Partinin iktidarda kalmasını temin etmeleri için ders
veriyorum.» (Emirdağ Lâhikası-II, s.207)
Bu memleketin Milliyetçileri veya Dindarları ayrı ayrı Parti olsalar bile, “Ahrar” denilen Dindar Demokratların iktidarda kalmaları için onlara yardım etmeleri ve Demokratların muhalifleriyle işbirliği yapmamaları ve onların aleyhlerinde bulunmamaları gerekmektedir. Zikredilen bu şartlara riayet edilmemesi halinde diğer farklı Müslüman milletlerden olan vatandaşların dostluğunu kaybetmenin yanında, Said Nursi Hazretlerinin “asil ve masum” dediği Türk milletinin yabancıların boyunduruğu altına girmesine sebebiyet verebilir.
Risale-i Nur’dan tesbit edilen bu mesele, tarafgirlik duygusuyla bilerek veya bilmeyerek alet edilip zarar ve mesuliyetlere girmemek için ve nihayet selamet-i millet için bu hakikatler nazara verilmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder